HABERTÜRK

Depremden kurtulabilir miyiz?


02 Kasım 2011

Dün sizlere uzmanların araştırmaları sonucuna göre İzmir adına 2000 ile 2100 yılları arasında 6.4’ten daha büyük en az 5 deprem olacağı söylemlerinden bahsetmiştim. Bunların üç tanesi yıkımlara sebep olacakmış.

Bizler evlerimizde, ‘Bize bir şey olmaz’ düşüncesi ile yaşamaya devam ettiğimiz, dikkat etmediğimiz, yetkili makamları uyarıp önlem alınmasına ön ayak olma-dığımız sürece doğal afetlerin hepsine açık çek vermeye devam etmekteyiz.

Dün sizlere İzmir’de, özellikle Kadifekale bölgesindeki tehlikenin büyüklüğünden bahsetmiştim. Önümüzdeki süreçte olası büyük bir depreme karşı yetkili makamlarca bu yerleşim bölgesinde ne gibi önlemler alınacak veya alınmayacak; hep beraber takip etmeli, gelişmeleri izlemeliyiz.

Deprem uzmanlarınca İzmir’in en güvenilir ilçeleri Bayındır, Kiraz, Beydağ, Selçuk, Aliağa, Kınık ve Menderes’miş.

Şehir ise sürekli artan nüfusa karşın orantısızca serseri bir mayın misali yapılaşmaya devam ediyor.

AKUT İzmir Temsilcisi Ömer Karaca’nın söyleşisini dün dikkatle bir kez daha okudum. Karaca, ‘bugüne kadar gittiği tüm arama kurtarma çalışmalarında enkaz altında kalarak can verenlerin büyük çoğunluğunu kapı eşiğinde bulduklarını’ söylüyor.

İyi de bizlere ilkokul çağlarımızdan itibaren ‘Deprem anında kapının altında durun’ denmez miydi? Ama bakın Ömer Karaca ne diyor: ‘Deprem olduğunda insanın algılama süresi yaklaşık 8 saniye sürüyor. Bu sırada gözümüz avizeye gidiyor, onun deprem nedeniyle sallanmasını izliyoruz. Arkasından birkaç eşyaya daha bakıyoruz. Bu 8 saniyeyi buluyor ki bu aşama depremin ilk dalgası oluyor. İkinci ve yıkıcı olan dalgada ise insanlar depremi fark ederek kapıya doğru koşuyor. Ancak bu dalgada kapı kirişleri makas gibi yıkıldığından o sırada çıkmak isteyenler hep bunun altında kalarak ölüyor.’ Yani bizlere bugüne kadar hep yanlış bilgi verilmiş.

NE YAPMALIYIZ?

Ömer Karaca, depremde hayatta kalmak için en yakın koltuk ya da yatağın sol veya sağında cenin pozisyonu almanın gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: ‘Buzdolabının yanında sakın durmayın çünkü içi boştur, hemen ezilir. Çamaşır makinesi kısmen koruyucudur. Tüp yine sağlam malzemeler arasında yer alır. Ancak evde en sağlam koruyucu, içi kitap dolu bir sandık olabilir. Tonlarca ağırlığa karşın ezilmez.’

Ayrıca vestiyer, ayakkabılık, vitrin gibi mobilyaların kesinlikle sabitlenmesi gerekliymiş. Çünkü bunlar depremde devrilerek çıkış yollarını kapıyorlarmış.

Yine kapı arkalarına sarılı halde koyduğumuz halılar ve kilimler de aynı nedenlerden ötürü tehlike yaratmaktalarmış.

Peki sen bütün bu uyarıları dikkate alarak önlemlerini aldın mı?” diye soracak olursanız... Henüz hayır...

Ama en kısa zamanda hepsini hayata geçireceğim.

Nasılsa daha zamanı vardır... (İşte tipik İzmirli rahatlığı...)