Sizlere bu satırları Antalya'da feci bir sıcak ve nem altında yazmaktayım. Belek'te Maritim Palm Beach Resort Otel'de cezalı gibi otururken kendimi kitap okumaya verdim. Eşimin iş durumundan Antalya'da düzenlenen Beyin Cerrahi Kongresi'ne gelmek zorunda kaldım. Antalya ya gelirken ne umdum bilmiyorum ama uzun zamandan beri hiç bu kadar nemli bir ortamda bulunmamıştım.
Ortamı dayanılır kılabilmek için yanımda getirdiğim kitaplardan birine can simidi gibi sarıldım. Altemur Kılıç'ın yazmış olduğu "Bölücülüğün Uzun Tarihi" isimli kitabın can simidi olmaktan öteye giderek bugünkü yazıma kaynak olacağını ben bile bilmiyordum.
Sırf bu nedenle kitapta ilgimi çeken, özellikle altını çizdiğim bölümleri bugün sizlerle paylaşmak istedim. Altemur Kılıç ın sınıf arkadaşı vefatından birkaç ay önce dönemin Başbakanı Ecevit'e sormuş;
NEREDEN NEREYE...
"Bu adamı; Apo'yu neden asmadınız?"
Cevap; "Ben ve Rahşan idam cezasına ilke olarak karşıyız! Öcalan'ı çelik konserveye koyduk. Asla çıkamaz."
Ah, ah.. Herhalde Sayın Bülent Ecevit'in yattığı yerde kemikleri sızlıyordur. Hangi çelik konserve Sayın Ecevit?
Apo, İmralı'da odasını beğenmez haldedir. Utanmasa denize bakan oda isteyecek.
Sizden sonra neler neler oldu bir bilseniz?
Apo'nun yanına canı sıkılmasın diye 5 yandaşı verildi.
Evinde yiyemediği yemeği burada yiyor, yaşayamadığı konforu burada yaşıyor. Doktorları yanı başında. Üstüne titriyorlar.
Diğer cezaevlerimizde hükümlü ve tutuklular yer darlığından üst üste yatarken, Apo odasının küçüklüğünden yakınmakta.
TEHDİT ÜSTÜNE TEHDİT
Hatta İmralı daki sözde hücresinde 1990'larda Bekaa'dan yaptığı "ateşkes" tehdidini, daha küstahça yapıyor. Daha da ileri giderek meydan okuyor; "Barışçıl çözüm için elimden geleni yaptım. 31 Mayıs a kadar kadar bekleyeceğim. Bu zamana kadar olumlu bir gelişme olmazsa artık hiçbir şeye karışmayacağım.
Kim ne yapacaksa kendi kararıdır. Orta yoğunlukta bir savaştan söz ediliyor. Böyle bir savaş sadece dağda olmaz, şehirlerde de etkisi büyük olur!"
Ya.. İşte.. Sayın Ecevit durum bu noktaya geldi. Siz Allah ın katına ulaştığınızdan beri Türkiye'de "açılım" adı altında hükümet yetkilileri PKK'lıları Habur Kapısı nda davul zurnayla karşıladı. Buna karşılık sizin çelik kafesteki Apo neredeyse baş müzakereci konumunda.
Keşke Rahşan Hanım ın da sizin de içinize sinseydi de şu çelik kafes işini bir kez daha düşünseydiniz...