Aslında bugün sadece AK Parti’nin ilçe kongreleri hakkında yazmayı düşünmüştüm. Nedenine gelince arkadaşımız Nihal Aşkın’ın dün yapmış olduğu haberin başlığı; “Kadınlar, AK Parti koltuklarını sallıyor.”
Kadın adaylara destek konusunda hiçbir sorunumuz yok. Hatta tam tersine kadınların siyaset içinde mümkün oldukça aktif konumda olmaları gerektiğine dair defalarca yazılar kaleme almış, hep destek olmuşumdur.
Fakat konu Çeşme olunca, ne kadın ne de erkek dinler, doğru ve iyi olanın kazanmasını tercih ederim.
Çeşme AK Parti ilçe kongresinde iki aday yarışacakmış. Biri mevcut ilçe başkanı Fatma Özen, diğeri ise eski ilçe başkanı Atilla Certel.
Burada benim oyum Atilla Certel’e...
Nedenine gelince; Atilla Certel ilçe başkanlığı döneminde oldukça aktifti.
Karşısına çıkan kişinin hangi partiden olduğuna bakmazsızın masasına oturur sohbet eder, halkla iç içe olurdu. Hatta sanırım bu içten hal ve tavrı, parti içi muhalifler tarafından yanlış yorumlanarak (meyve veren ağaç taşlanır) hakkında çeşitli dedikodular üretilmiş ve sonunda saf dışı bırakılmıştı.
Atilla Certel büyük bir olgunlukla küskünlüğünü bir tarafa bırakmış, AK Parti’ye hizmet adına yeniden ilçe başkanlığına aday olmuş. Bana kalırsa Çeşme İlçe Başkanlığı onun hakkı...
Mevcut Çeşme İlçe Başkanı Fatma Özen’i neredeyse yaz-kış Çeşme’de olmama rağmen ne bir kez gördüm, ne de bir faaliyetini duydum. Sanırım ‘sen-ben-bizim oğlan’ çalışmayı uygun görüyor.
Söz konusu ilçe Çeşme ise herkese, her kesime kucak açmayı özellikle Çeşme adına öğrenmesi gerekirdi.
CAN...
Yazımın başında bahsettiğim konu başlığıma, yani asıl konuya dönecek olursak....
İnsanların özel hayatları ile ilgili konuları köşeme taşımayı sevmediğim halde, Ali Taran’ın kanser hastası eski eşi Selma Ann Desmond’un Vouge Türkiye dergisinin eylül ayı sayısı için yapmış olduğu röportajın bir bölümünü okuduğumda, konu hakkında yazma ihtiyacı duydum.
Selma Hanım, “Ali, canımı o kadar yaktı ki...” diyor.
Kanser hastası olmasaydı Selma Hanım 24 yıllık hayat arkadaşı için aynı cümleyi defalarca tekrarlamayacak mıydı?
Burada Ali Taran’ı haklıyken haksız duruma düşüren tek durum bana kalırsa eski eşinin kanser hastası olması.
Selma Hanım (Allah geçinden versin ) belli ki Ali Taran’ın kollarında hayatının son günlerine kadar yaşamak istemiş. Ama unutulmamalı ki Ali Taran yıllarca eşine prensesler gibi bakmış. Hastalığı ortaya çıktıktan sonra da aylar boyunca tek başına başından ayrılmamış.
Fakat neden kimse olaya şu açıdan bakmıyor; Belki Ali Tarhan, Selma Hanım’ı artık o halde görmeye dayanamadı. Hatta yaşama geri dönmek istedi... Selma Hanım, “Can mı, Canan mı ?” diyerek, canını seçmiş.
Galiba, Ali Bey de aynısını yapmış...