HABERTÜRK

Bugünü urganla çektik


22 Temmuz 2011

Sizlere bu satırları yazarken saatler, dakikalar geçmek bilmiyor. Uzun süredir ailece çektiğimiz streslerin, tartışmaların, emeklerin sonucunu almaya iki saatten az bir zaman kaldı. Dün akşam Kerem erkenden yatıp; “Anne erkenden yatayım da bugün artık sona ersin...” serzenişlerinde bulunurken, ona eşlik etmek için ben de yatar gibi yaptım. Kerem’in düzenli nefes seslerini duyunca da uyuduğuna kanaat getirerek sessizce terasa süzüldüm.
Günlerdir ev halkı uyuduktan sonra kalkıyor ve terastaki koltukta yerimi alıyorum. Ne geceler bitiyor ne gündüzler... Düşünüyorum... Eskiden böyle miydik? Benim annem, babam da aynı stresleri benimle yaşamış olsalar da, o zamanlarda içimizde devletimizin düzenlediği bir sistem için asla kuşku duymaz, akılımızın ucuna bile getirmezdik.
Şimdi ise öyle mi...?
Aylardır, haftalardır iple çektiğimiz ‘LYS sınav sonuçları Perşembe günü saat ikide açıklanıyor’ dendiği günden beri aklımızın ucunda “acaba “ sorusu ile bekliyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu da Pazartesi günü açıklanacağı söylenmiş ve yine içimiz pır pır ederek beklemiştik. Millet olarak beklemeye alıştık...
Bir insanın geleceğini tek bir sınava bağlamak ne kadar doğru?
Hayatımız boyunca karşılaştığımız olumsuz haberlerle baş etme yolunu biz orta yaş grubu olarak bulmuş olsak da 19-20 yaşındaki gençler daha yolun başındalar.

HEYECANLI BEKLEYİŞ
Henüz hayatları boyunca karşılaşacakları olumsuzluklar ile baş etmenin yollarını bilememekteler. Örnek rol modeli olmak bizlere düşüyor. İşte bu yükün ağırlığı ile günlerimi ve gecelerimi terasta tek başıma oturarak geçirmekte, sonuçları en az onun kadar heyecanla ama belli etmeden beklemekteyim. Sınav sonucunu almadan yazımı göndermek zorundayım. Geç kalırsam Hasan Çömlekçi yine “Hani yazını öğlene kadar gönderiyordun” şeklindeki taciz telefonlarına başlayacak. Biz yazarların bilgi kaynağı yaşam ve yaşadıklarımızdır. Her ne kadar bu durum oğlumun, eşimin, dostumun hoşuna gitmese de, yazının malzemesi yaşanmışlıklardır...

BİZLER DE İNSANIZ
Yaşadıklarımızı yazmaz, sizlerle aynı duygulara sahip olduğumuzu bilmezseniz ne kadar inanılır olabiliriz? Oğlum sık sık, “Anne bütün Türkiye benim ameliyat olduğumu ya da YGS, LYS sınavına girdiğimi bilmek zorunda mı” şeklinde yakınsa da istiyorum ki bilinsin; Bizler de sizdeniz... Yaşantımız sizlerden farklı değil. Eğitim sistemimizdeki sorunları, hastane koridorlarını, analık duygularını, ekonomik krizleri biz de sizler gibi yaşıyor ve tepki gösteriyoruz. Ama bir farkla... Siz çevrenizle biz ise hepinizle paylaşıyoruz...