HABERTÜRK

Bugün o gün...


10 Ağustos 2014

Günler hızla akıp geçerken seçim takvimleri de birbiri ardına geliyorlar ve geçiyorlar.

30 Mart Yerel seçimlerini konuşurken bir baktım, 30 Mart gelmiş geçmiş ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşur olmuşuz. Şimdi de çok tartışılan ve belki de Türkiye’nin önünde yeni sayfalar açılmasına sebebiyet verecek gün geldi çattı.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti yeni Cumhurbaşkanı’nı seçiyor.

Sizler bu satırları okurken sorumluluk sahibi her Türk vatandaşı gibi ben de oyumu kullanıyor olacağım. Benim gibi düşünen birçok arkadaşım yazlık evlerinden kalkıp oy verecekleri şehirlerine çoktan döndüler bile.

Oy vermek için rahatını bozmayan, oy vermeyen hiçbir Türk vatandaşını unutmayın ki bu topraklar affetmeyecektir. Affetmemeli de...

Ve son olarak; Yeni seçilecek olan Cumhurbaşkanımızın vatanımız milletimiz için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

İLGİNÇ BİR GÖRÜŞ

Alman Der Spiegel dergisi son sayısında Başbakan Erdoğan’nın siyasette geçirdiği dönemleri ve Cumhurbaşkanı adaylığı sürecini anlatırken

“Barışma: Diyarbakır” başlığı altında Kürtlerle olan ilişkisine yer vermiş:

Daha 10 yıl önce en büyük Kürt şehri Diyarbakır’da olağanüstü hal egemendi. Bugün Dicle kıyısına turistler geliyor. Hilton burada otel açtı ve hava limanı genişletilerek ülkenin en büyüklerinden biri haline getiriliyor.Vaktiyle askerlerin devriye gezdiği yerde şimdi PKK lideri Abdullah Öcalan’ın portresinin basılı olduğu tişörtler satılıyor. 2004 yılına kadar Kürtçe konuşmak, Kürtçe kitap okumak, Kürtçe müzik dinlemek yasaktı. Ama Erdoğan, devletin Kürtlere karşı işlediği suçlar için özür dileyen ilk Türk başbakanı oldu. Hükümet ateşkes için uzlaşmaya vardı, dil yasağını hafifletti ve bölgede ekonomiyi teşvik etti. Bugün Kürtçe televizyon bile var. Bunlar sadece alicenaplık olsun diye yapılmadı çünkü Erdoğan bu sayede yeni bir seçmen kesimi kazandı.”

Spiegel’in yazdıkları tabi burada bitmiyor. Ama bu çerçevede devam ediyor. Buraya kadar okuduklarım beni sevindirmeli mi yoksa üzmeli mi karar veremedim.

Evet, ülkemize barış geldi, şehit cenazeleri artık gelmiyor. Buraya kadar her şey çok güzel.

Peki ya bugüne kadar şehit verdiğimiz mehmetçiklerimiz, şehit anaları, babaları, bacıları, evlatları?

Gerçekten devletimiz Spiegel’in yazdığı gibi Kürtler adına yaptığı reformlar ile şimdi Kürtler’den özür dilemiş mi oldu?

Hem de oy uğruna? Dedim ya, güleyim mi ağlayayım mı kararsız kaldım.