HABERTÜRK

Bölücülüğün uzun tarihi


20 Mayıs 2010


Dün çıkan köşe yazımın konusuna bugün de devam etmek istiyorum. Altemur Kılıç'ın "Bölücülüğün Uzun Tarihi" isimli kitabını elime aldığımdan beri şaşkınlık içindeyim.
Apo'nun yakalanmasını, öncesini ve sonrasını anlatan kitapta, Altemur Kılıç sanki bugünü anlatıyor. Olacakları sanki o yazmış, ben de pazar günü gazetelerin manşetlerinden kitapta yazılanların aynılarını okuyorum.
Altemur Kılıç'ın kaleminden günümüze ışık tutacak bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Ben naçizane, İmralı'da hükmün açıklandığı gün televizyonlara, Apo'nun idam edilmemesinin büyük gaflet olacağını, adamın Türkiye'nin başına bela kesileceğini yazmıştım. 1957'de Amerika'da yayımlanan 'Türkiye ve Dünya' kitabımda ise şöyle yazmışım:
"Irak olaylarını dikkatle izlemek gerekir. Potansiyel bir tehlike de Komünistlerin Sovyetlerin desteklediği Kürt milliyetçiliğidir. Bu tehlikenin aslı değişmedi, boyutları ve ayrıntıları değişti ve Sovyet Rusya'nın yerini de ABD ve AB aldı!"
Şimdi ise bu satırları Mayıs-Haziran 2007'de yazıyorum. PKK lideri Apo, 8 yıl önce 26 Nisan 1999'da, idama mahkum edilmiş, PKK terörü en aşağı seviyelere düşmüştü. PKK terörü bugün daha azgın hale geldi. Ve ciddi ciddi soruluyor: "Apo, TBMM'ye girer mi?" diye.
Bizde gaflet ve ihanet eş zamanda oldukça hiç şaşmam:
"Girer hatta Mandela olur." Sevgili okurlar, Altemur Kılıç yukarıda 1957'den beri savunduğu fikirleri 2007'de tekrar yazmış.
Aradan üç yıl geçmiş ve 2010 yılına gelmişiz. Yani son 50 yıldır dönmüş dolaşmış, aynı noktaya gelmişiz.
Pazar günü bir elimde kitabın bu satırlarını okurken, diğer elimde günlük gazetede Apo'nun bizlere 31 Mayıs'a kadar süre verdiğini okuyorum.
Apo diyor ki: "Ben dört yıl önce elimi birçok şeyden çekmiştim. Ancak barışçıl bir çözüm ihtimali için elimden geleni yaptım. Bundan sonra bunu yapmayacağım. Benim zihniyetimde ucuz şeylere yer yoktur. Ben 31 Mayıs'a kadar bekleyeceğim. Bu zamana kadar olumlu bir gelişme olmazsa orta yoğunlukta bir savaştan söz ediliyor. Böyle bir savaş gelişirse bu sadece dağda olmaz, şehirlerde bunun etkisi çok büyük olur. Her şehirde büyük katliamlar da gelişebilir."
Vayyy, vayyy! İmralı'daki mahkum, 2010'da bize savaş ilan edebiliyor.
Merak ettim de acaba Habur Kapısı'nda davul zurna ile karşıladığımız şehre inen PKK'lılar, bize saldıracakları varsayılanların arasında olurlar mı?