Tabi ki Türk’üm... Ama son günlerde alevlenen Türk’lük tartışmalarından yola çıkıp kimlik şüphesine düşüp anneme telefon açtım. “Anne biz nereliyiz” diye sordum. Cevabı ise “Bu ne biçim soru? Tabi ki Karşıyakalıyız” oldu.
-Öyle değil, yani hangi milletteniz?
-Türk’üz kızım. Şüphen mi vardı?
-Hayır tabi ki yok. Nüfusumuzda da TC vatandaşı yazmakta. Ama baksana son günlerde Türklüğümüzden de şüpheye düşürür oldular. Hani senin kökenin Selanik ya... Acaba bundan sonra Selanikliyim mi demen lazım?
-Saçmalama kızım. Bu yaştan sonra Türklüğümü tartışacak değilim.
Babamı telefona isteyip, ona da sordum: Son günlerde yapılan tartışmaları baz alacak olursak, sen şimdi Giritli yani Yunanlı mı yoksa Türk müsün?
-Tartışma konusu bile olamaz. Tabi ki Türküm kızım. Sen de Türksün...
Aynı soruyu eşime de sordum.
-Mete, anne ve babanlar Çeçenistan’dan geldi. Çeçenim mi yoksa Türk’üm mü diyeceksin?
“Bugüne kadar bir gün bile Türk’lükten vazgeçmedim vazgeçmem de. Türk olmak bizim kardeşlik çimentomuzdur” diyen eşime;
“Haklısın da... Çimentoyu çatlatmaya çalışıyorlar” diyerek konuyu kapattım.
Geçtiğimiz cumartesi günü İzmirli CHP milletvekilleri, Parti Meclisi’nde kimlik tartışmasına girişmişler. CHP milletvekilleri bile bu tartışmayı yapıyorlarsa hapı çoktan yutmuşuz da bizim yeni haberimiz oluyor demektir.
*
Ne Alaçatı ne de Çeşme yollarında koşarak, yürüyerek spor yapmak ya da bisiklete binmek mümkün. Bir haftadır her gün köpeklerin saldırısına uğrama riskine rağmen yürüyüşe çıkmayı denedim. Önceleri evden çıkıp Çeşme Büyük plaja doğru yürüdüm. Fakat her seferinde yarı boyum büyüklüğündeki en az beş köpek tarafından çevrildim, geri dönmek zorunda kaldım. Diğer günler rotamı Alaçatı yönüne çevirdim. Bu defa daha yarı yolda eve telefon açıp ‘gelin beni arabayla alın’ demek zorunda kaldım. Anlayacağınız başı boş köpekler Çeşme ve Alaçatı sokaklarında kendi cumhuriyetlerini ilan etmişler.
İlgili makamlara duyurulur.