HABERTÜRK

Bayram sonrası Türkiye


14 Ağustos 2013

Bayram tatili boyunca hangi topluluğa girsem tartışılan konular neredeyse aynıydı...

Gezi olayları, Ergenekon tutuklularının aldıkları cezalar, cezaların inanılmazlığı ve yaklaşmakta olan yerel seçimler.

Özellikle çeşitli yaş gruplarının sohbetlerine kulak kabarttım.

Çünkü çok uzun zamandan beri hiç bir Türk evladının ağzından; “Her şey çok güzel olacak. Ülkede her şey yolunda. Refah ve huzur içindeyiz” sözlerini duymaz oldum.

Gezi’deki gençlerin tek suçunun, Erdoğan’ın diktatöryal yönetimine karşı çıkmak olduğu söylenirken, gençlerin tek amacının laik cumhuriyeti korumak ve kollamak olduğu en sık duyduğum konuşmalar oldu.

Uzun yıllardır gerginlik içinde yaşamakta olan halkımız Bayram tatili sonrası da rahatlamış değil. Çünkü Eylül ayından sonra olabilecek olayların sıkıntısı çoktan sohbetlerin gündemine alınmış.

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

‘Mutlu Gezegen Endeksi’ (HPI) İngiltere’deki düşünce kuruluşu New Economics Foundation tarafından 151 ülke üzerinden mutluluk araştırması yapmış. Yapılan bu araştırmanın sonuçları oldukça ilginç.

151 ülke arasından en mutlu 10 ülkenin dokuzu yoksulluk oranının en yüksek olduğu Latin Amerika ve Karyipler’den.

Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke ise Kosta Rika.

Peki ya Türk insanının dünya mutluluk sıralamasında ki yeri nedir?

Raporun en ilginç noktası işte bana kalırsa burası.

Çünkü, Irak, Filistin, Kırgızistan Pakistan gibi yaşam şartlarının ağır olduğu ülkeler listede 49.sırada yer alırlarken Türkiye bu ülkelerden daha alt sıralarda yer alıyor.

Dünyanın en güçlü ülkesi ABD ise listenin (inanması güç olsa da) sonlarında, 104. sırada yer almış. Dünyanın en zengin ülkelerinden olan Katar ise sondan üçüncü olmuş.

Bu araştırmadan çıkan sonuca bakarak sizlere şunu söyleyebilirim; Parayla saadet olmuyormuş.

Danimarkalılara göre Mutluluğun Formülü;

*Tanımadığın insanlara ‘güvenmek’

*Başkalarının hayatı hakkında önyargıda bulunmamak.

*Hayatında iyi gitmeyen unsurları çabucak değiştirme gücüne sahip olmak.

*Paranı diğer Avrupa ülkelerinden farklı harcamak.Yani büyük evler,arabalar almak yerine, insanlarla iletişim kurmaya para yatırmak.