Kurban Bayramı tatilinin uzun olmasından faydalanarak soluğu memleketimde yani İzmir’de aldık.
İstanbul’dan uçağa binerken kapkara olan bulutların yerine İzmir’de bizi güneşli ve berrak bir gökyüzü karşıladı.
İzmir’i soluduktan sonra Çeşme’ye uzandık.
Nasıl da özlemişim... Çeşme’nin tertemiz havasını, doğasını; Alaçatı’nın sokaklarını, begonvillerini...
Bayramda Çeşme umduğum kadar dolu değildi. Kış sezonunu uzatmak için Çeşme’de ne yapılırsa yapılsın nedense hala başarı sağlanamadı.
Çeşme Ilıca Oteli kapanmış. Sheraton Oteli de aralık ayının ilk haftasında kapanacakmış. Uzun bayram tatilinde bile Çeşme Sheraton’da geçen hafta doluluk sağlanamamıştı.
Sakız
Tatlimizi Çeşme’de geçirirken “Sakız Adası’na gitmeden olmaz” dedik ve günübirlik Sakız seferimizi gerçekleştirdik. İyi ki de gitmişiz...
Bir de ne göreyim... Çeşme’de görmeyi beklediğim kalabalık Sakız’da soluğu almış.
Sakız sokaklarında neredeyse her iki kişiden biri Türk’tü. Abartmıyorum... O kadar ki Sakız esnafı artık şakır şukur Türkçe konuşur olmuş. Konuşamayanlar da bu kış Türkçe kurslarına başlamışlar. Sık sık dükkanlarını ziyaret ettiğim Rum bir aileye ricaları üzerine bu gidişimde Türkçe öğreten kitap ve CD bıraktım. Yaz sezonuna kadar Türkçe’yi söküp sökemeyeceklerini onlar gibi ben de merak ediyorum.
İlahi Sibel...
Yıllardır Çeşme’de evimize bizden güzel göz kulak olan Sibel, sıkıntılı olduğu günlerde hep mutfakta gereğinden fazla zaman harcar.
Yine öyle bir günde Sibel’e “Hayrola, neyin var?” diye sordum.
Sibel: Canım sıkkın Ayşem Hanım.
Ben: Orasını mutfakta oyalanmandan anladım zaten. Sorun ne?
Sibel: Eşim ay başı işten ayrılma kararı aldı. Yorulmuş, çalışmayacakmış.
Ben: Belki artık kendi lokantasını açacaktır. (Sibel’in eşi çok iyi bir ahçıdır.)
Sibel: Sanmam. Ama keşke öyle bir şey yapsa...
Ben: Lokanta açmaya niyeti varsa söyle Alaçatı’da değil Çeşme’de açsın. Alaçatı lokanta dolmuş.
Sibel: Ama Ayşem Hanım, evimiz Alaçatı’da. Çeşme’deki dükkana her gün nasıl gider?
İstanbul’da işe gidip gelirken yollarda geçen saatlerimiz aklıma geince Sibel’in cevabı karşısında öyle bir gülmüşüm ki sonunda karnıma ağrılar girdi.
Şaka gibi değil mi? Bir de Çeşme’de sezon neden uzamaz ya da yaz-kış Çeşme neden dolup taşmaz, diye kafa yorar dururuz...