Son günlerde gerek siyasetçilerin, gerekse futbol yöneticilerinin ağzından bir Barcelona modeli örneği moda oldu.
Barcelona’yı görenler iyi bilirler ki, Barcelona eşi bulunmaz şehirlerden biridir. Barcelona’ya ilk gittiğimde limanın güzelliği ve tabi Gaudi şahaseri binaların görsel zenginliği karşısında kendimi kaybetmiştim.
Son zamanlarda gerek siyasetçilerin gerekse futbolcuların ağzından düşmeyen Barcelona modelinin ne olduğunu içinizden kaç kişi biliyor?
Aslına bakarsanız onlarında bildiklerinden şüphe duymaktayım. Hatta bir çoğu hayatlarında belki de Barcelona’yı görmemişlerdir. Barcelona’yı görmüş, gezmiş biri olarak ben bile bu benzetmeyle nereye varılmak istendiğini anlamış değilim. Çünkü bir benzetme yaparak ‘aynısı uygulamaya konmalı’ derken, ucundan da olsa azıcık benzetilmek istenen olayla benzerlik taşımak gerektiğine inanıyorum.
Türkiye’deki futbol kulüplerinin birçoğunun “Barcelona Modeli’ni uyguluyoruz” şeklinde demeç vermelerine rağmen konuyu teğet bile geçemediklerini görüyorsunuz.
DÜNYA ŞEHRİ...
Barcelona 2 milyon nüfusla, İspanya’nın Katalunya Özerk Bölgesi’nde yarım asırlık bir demokrasi deneyimine sahip olan ve daha futbola sıra gelmeden sosyal hizmetler alanında epeyce ileri gitmiş bir şehirdir.
Avrupa’da yaşam kalitesi en yüksek kentler arasındadır. Kayıt dışı işsizlik yüzde 8, kişi başına düşen gelir 25.000 dolara yakındır.
Şehrin nüfusu 2 milyona yakın olsa da ziyaret eden turist sayısı 7 milyondur. Yaşlılara evde bakım yapılır ve telefonla servis sunulur. İşsizlere 3 ile 18 ay arasında işsizlik yardımı yapılırken, sosyal güvencesi olmayanlara 14 aya kadar yardımda bulunulur. Barcelona’da yılda ortalama 50 bin kişi bu tip yardımlardan faydalanıyor. Anlaya-cağınız Barcelona bir dünya şehridir.
HANGİ BENZERLİK?
Benzeşme yolunda Türkiye’yi bir kenara bırakıp en büyük şehrimiz İstanbul’dan bile başlasak, 15 milyonluk şehrin ne yatak kapasitesi, ne sosyal hizmetlerdeki seviyesi, ne işsizlikle ne insanlıkla mücadelesi, ne de spora yaklaşımı Barcelona ile karşılaştırdığımızda sinek sikletten öteye geçememekte.
İşte bir başka örnek daha; seçim meydanlarına baktığınızda sanki Kılıçdaroğlu’ndan ya da kasetlerden başka sorunumuz yok.
Hangi gün Türk milletinin kaseti piyasaya düşecek işte o zaman kel görünecek...!