Dün gece saat tam 12.01'de çalan telefonumdan gelecek haberi, ben de bütün gün boyunca heyecanla beklediğimden şaşırmadım.
İki ayrı ama aynı isimli arkadaşımın oğulları aynı gün sınava girmişler, doğal olarak da aynı gün nerede askerlik yapacaklarını öğreneceklerdi.
İlk arayan her zamanki tez canlılığı ile İzmir'de yaşayan Gönül oldu: "Müjdemi isterim! İstanbul Tuzla... Sabahtan beri karnım ağrıyordu. Hemen sana haber vereyim dedim."
İkinci araması gereken Gönül ise İstanbul'da yaşıyor. Telefonda neredeyse sesini tanıyamayacaktım. İki gözü iki çeşme, "Ayşem, Van'a gidecek oğlum..."
****
Gönül ile İstanbul ofisimde buluştuğumuzda önce ağlayarak boynuma sarıldı. Sabaha kadar ağlamaktan şişmiş olan gözlerini saklayabilmek için taktığı kapkara gözlükleri çıkarıp karşıma oturdu.
İki ayrı arkadaşım ve iki ayrı şehir...
Biri İstanbul'a, biri taaa Van'a gönderiyor evladını...
Halbuki aynı vatanın, aynı toprakların çocukları değil mi bu çocuklar? Neden bu dehşet ve üzüntü?
Her ikisi de aslan gibi üniversite mezunu gençler. Kısa dönem er olarak yapacaklar askerliklerini.
Ama ana yüreği bu... Gel de anlat...
Gel de teselli et...
***
Nasıl teselli edeceğimi bilemez halde çalışma masama oturdum.
Tam o sırada oyalanmak bahanesi ise kahvelerimizi beklerken gazetelere göz atmayı denedim. Denemez olaydım...
Başlık, "Eşini mavi bereyle uğurladı."
Haber şöyle devam ediyor: Mardin'in Nusaybin ilçesi Kovancılar köyünde şehit olan jandarma uzman çavuşlar, memleketlerinde toprağa verildi. 6 ay önce evlendiği şehit eşinin üniformasını giyip mavi beresini takan Gülsüm Efil, eline aldığı bayrağı gösterek 'Bu bayrakta eşimin kanı var' dedi.
Hay Allah, nereden açtım gazeteyi... Her gün verilen şehit haberlerine bir yenisinin daha ekleneceğini nasıl oldu da unuttum. Şimdi karşımda şişmiş gözlerle oturan arkadaşımı nasıl teselli edeceğim?
Gazeteyi usulca katlayıp onun göremeyeceği bir yere koydum. Ardından sessizce internetten Mardin ile Van'ın birbirine uzaklığına baktım. Van ile Mardin arası tam 452 kilometre olup 4 saat 31 dakika sürüyormuş.
4 saat 31 dakika...Hiçbir şey söylememeyi tercih ederek arkadaşımla karşılıklı dakikalarca oturdum.
Ne demişler; bazen sükut altınmış.