Nihayet arkama bakmadan İstanbul’dan kaçıp Çeşme sezonunu açabildim.
Çeşme havası, denizi, güneşi derken akşamları da Uluslararası Alaçatı Festivali’ni takip etmeyi ihmal etmedim. Organizasyonunu Deli İşi’nin üstlendiği ve bir ilke imza atan festival, Alaçatı’nın deniz, spor ve doğal güzelliklerinin yanı sıra kültür-sanat alanında da ismini duyurabilmesi amacıyla düzenlendi.
Görkemli bir açılışla ‘yaza merhaba’ diyen 2012 Alaçatı Festivali, böylece ilk kez cuma günü 19.30’da başlamış oldu.
Çeşme’ye ayak basar basmaz misafir akınına uğradığımdan çok istememe rağmen ilk akşam Alaçatı Beach Resort’ta gerçekleşen Can Bonomo konserine bir türlü gidemedim. Gidenlerden aldığım duyumlara göre rüzgarla gelen kum fırtınası seyircileri fena halde rahatsız etmiş olsa da Can Bonomo, şarkıları ile herkesi coşturmayı başarmış.
Cumartesi akşamı Bu Bi Olay Yeri @ Alaçatı Beach Resort’ta sahne alan aşkın büyülü sesi Buika’yı büyülenmiş bir şekilde izlerken neredeyse bütün bir İzmir’i gördüm diyebilirim. Ama ne İzmir’e ne Çeşme’ye ne de Alaçatı’ya olan hasretim bir günde bitecek gibi olmadığından gündüzlerimi de Alaçatı sörf istasyonlarında, festival kapsamında yapılan yarışları izleyerek geçirmeye devam ediyorum.
Bugünü ise akşam sahne alacak olan Bulutsuzluk Özlemi konserini, misafir baskınına uğrayıp kaçırmamak uğruna mümkün oldukça evden uzakta geçirmekteyim.
23 Haziran’a kadar sürecek olan Alaçatı Festivali süresince Türkiye’nin birbirinden ünlü modacılarının da dahil olacağı MillFest Moda Günleri, Alaçatı Değirmenler Altı’nda modaya ilgi duyanlara güzel saatler yaşatmayı planlıyor.
Anlayacağınız biz İzmirliler’in her zaman söylediği “Alaçatı’da hayat var” cümlesi, slogan haline gelmekle kalmamış; sloganımız hem Alaçatı Festivali’ne ilham kaynağı olmuş hem de bütün Türkiye’nin ilgisini çekmeyi başarmış.
Alaçatı canlı...
Alaçatı farklı...
Alaçatı huzurlu...
Diyeceğim o ki festival bahane, Alaçatı şahane...!