HABERTÜRK

Adnan Kahveci demişti..


16 Aralık 2009

Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı hakkında tüm yazılıp çizilenleri günlerdir satır satır okumaya çalışıyorum. 1984’te ilk çıkışını yaptıktan
sonra 1986-87 döneminde yer altına çekilen; 1990’da Birinci Körfez Savaşı’nın doğurduğu şartlarda ikinci çıkışını yapan; 2004 sonlarından beri de “üçüncü çıkışını” yapmaya çalışan terörün bu sefer neyin peşinde olduğu konusunda farklı senaryolar var. Eski bir deyimle “Güneydoğu ateşi” yeniden
yükseldi. Gelişen olaylar hakkındaki yayınları okumaya çalışırken, Mayıs 1992’de rahmetli Adnan Kahveci’nin, Özal’ın önüne koyduğu 13 sayfalık
rapor dikkatimi çekti. Kahveci’nin raporundaki en dikkat çekici kısımlardan biri şöyle: “Kürt meselesinde önemli olan tek şey, kendini
Kürt kökenli olarak görenlerin aynı zamanda kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf vatandaşı olarak hissetmeleridir.”

ÇÖZÜM VAR MIDIR?

Kahveci, “Çözüm var mıdır?” sorusunu ortaya attıktan sonra şöyle devam ediyor: “Çözüm vardır. Ama uygulaması siyasi otoritenin tam olarak etkinliğini
göstermesine bağlıdır. İlk iş olarak toplumun şunu kabul etmesi gerekir. Demokratikleşme ne kadar olursa olsun bölücü terör durmayacaktır. Bakın bu
hakkı verdik ama terör durmadı tezi ile demokratikleşmeye bakmamamız gerekir. Kürtçe ile ilgili yasak kalkınca bölücü terörün duracağını zannedenler
de aynı yanlış içinde idiler.” Kahveci’ye göre, Kürt meselesine Türkiye’ye özgü bir çözüm paketi üretmenin ön şartı, geçmişteki olaylardan dolayı şartlanmamaktı. Ama Kahveci de tıpkı Özal gibi, anti-terör yasalarının da etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini
belirtmekteydi. Fakat ne şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybeden Kahveci’nin, ne de bir gece yarısı aniden yaşamını yitiren Cumhurbaşkanı
Özal’ın ömürleri, raporu uygulamaya yetmedi.

ELİNİ VER KOLUNU KAPTIR

Bana öyle geliyor ki, 92-93 dönemi ile günümüzün bir karşılaştırmasını yapmamızın sırası geldi. Günümüz şartlarına bakarsak Türkiye Cumhuriyeti Devleti o yıllara nazaran 1-0 önde. Çünkü, o dönemde Öcalan, Şam ve Beyrut’taydı.Yani devletin elinde değildi. Şimdi ise İmralı’da... Devletimiz tarafından, 5 milyon dolar harcanarak yapılmış bu özel koğuş ne Kürtleri, ne PKK’lıları, ne de DTP milletvekillerini tatmin etmemiş olacak ki “Öcalan irademizdir” imza kampanyası ile Öcalan’ı bir de Kürt siyasi hareketinin meşru lideri yapmaya çalışmaktalar.  Hani elini verirsin de kolunu alamazsın hesabı...Bana kalırsa Kahveci’nin “Kürt sorunu nasıl çözülmez“ raporu, ivedi  olarak uygulamaya konmalı. Tabi ömrümüz yeterse...