Dünya üzerinde insanlığı etkileyen olaylara imza atmış olan, özellikle de genç insanların ölüm haberleri beni fena etkiler oldu. En çok da parantez içinde ki doğum ve ölüm tarihleri...
Son etkilendiğim ise Whitney Houston’ın (1963-2012) parantezi.
Bir ay önceki haberler de kendisinden (1963...) şeklinde bahsedilirken şimdi (1963-2012) şeklinde bahsediliyor. Parantez 2012 tarihi ile kapandı. Ve başka tarihle de açılmayacak. Neden bilmem... Belki benden sadece 4 yaş büyük olması, belki ölüm şekli, belki son resimlerindeki mutsuz, halsiz, çaresiz bakışları... (Aynı bakışları bir yıl kadar önce Defne Joy Foster’ın ölmeden önce çekilmiş son resimlerinde görmüştüm. Sonra onun da bir zamanlar (1975...) şeklinde açılan parantezleri (1975-2011) tarihi ile kapandı.) Anlayacağınız hayatlarımız aç parantez kapa parantez süresi ile belirlenmekte. Hele hele parantezler arası rakamları birbirinden çıkardığınızda bulunan sayı çok az ise. İşte size kısacık bir ömür...
Önemli olan o kısacık ömre neler sığdırabileceğimiz, ardımızda neler bıraktığımızsa, son zamanlarda şahit olduğum ölümler bana ders oldu diyebilirim. Her an bana ya da sevdiklerime bir şey olabilir düşüncesine sanki daha yaklaştım ve daha sık düşünür oldum. Ardımda bırakacaklarıma daha derin bakmaya başladım. Cenazeler insanı bu kadar etkiler mi? Sizleri bilmem ama beni etkilemeye başladı. Kendimi ölümsüz gibi düşünerek yaşadığım yıllar artık oldukça uzak. Bugün 20 yaşında olan oğluma baktığım zaman bu durumu daha net kavrıyorum. Konuşmaları, yakınmaları, farkındasızlıkları, vurdum duymazlığı, sorumsuzlukları, duyarsızlıkları... Benim kendimi o yıllardaki davranışlarımın aynısı. Geçtiğimiz hafta sonu neredeyse her haber programında verilen, 1500 davetliye özel olarak yapılan Housten’ın cenazesini, defalarca ilk kez izlercesine izlememiş olsaydım, belki de bugün bu yazıyı yazmazdım. Ne yazık ki izledim. Özellikle Kevin Costner’in “I will always love you” eşliğinde beyazlar içinde tabutun önünde koşan görüntüsü beni kalbimden vurdu. Günümüze gelecek olursam... Gerek gençlik, gerek benim yaş kuşağım, gerekse diğer yaştaki nesiller bugün farklı bir Türkiye tarihinin geçiş döneminin şahitleri olmaktayız. (Sadece seyirci olarak.)
Osmanlı tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti insanları ise her geçiş dönemini büyük mücadelelerle yaşamışlar.. Peki ya bugün doğanları ne beklemekte? Onlar yaşanmakta olan dönemin yeni nesli olarak mı büyüyecekler? Yoksa savaşçıları mı olacaklar? Ya da sadece bizler gibi seyircileri mi olular?
Dedim ya, son zamanlarda cenazeler ve özellikle genç ölümleri, “Bana bugün bir şey olursa ardımda ne bırakacağım?” sorusu ile baş başa bırakır ve beni olaylara daha derinden bakmaya zorlar oldu.