Pazar günü sabah mahmurluğu ile kanal kanal geziyorum. Her kanal ayrı telden çalıyor. 5 Aralık’ın önemine değinen, konu hakkında program yapan tek bir televizyon kanalı yok. Pazar gazetelerini elime aldım. Hem ana sayfaları hem de iç sayfaları inceledim.
Yine tek satır yok...
Kadının adı yok...!
Aksi gibi, siyasi bir platformda konu hakkında konuşmacıyım. İnatla yine her kanala, her basın organına bakıyorum.
Yok, yok....!
5 Aralık Pazar günü “Kadın Hakları Günü” idi...
Tarihte birçok ülke bu hakkı farklı metotlarla, uzun yıllar sonra elde edebilmiş olsalar da Türk kadını siyasal haklarını 5 Aralık 1934’de kazandı.
Fakat aradan geçen 76 yıllık süreç bizlere pek bir şey kazandıramadığı gibi bugüne kadar olan kazanımlarımızı da neredeyse elimizden alacak. Toplumun yarısını biz teşkil ediyoruz.
Peki hak ettiğimiz oranda temsil edilebiliyor muyuz?Mecliste bugün 550 milletvekilinin sadece 24’ü kadın.
Onlar bizleri temsil edebiliyorlar mı?
Lütfen meclisteki kadın milletvekillerimizi mercek altına alın. Birkaç tanesi hariç hepsi erkek gibi davranan, erkek tipli vekiller.
Kadın hakları ile ilgili hiç bir talepleri yok. Türkiye’de yaşayan kadınların sorunlarına; yoksulluk, aile içi şiddet, sığınma evleri, siyasal yaşam ve kanunlardaki ayrımcılık gibi konulara erkek egemenliğindeki meclis karar veriyor.
Onlar da altına imza atıyorlar. Ve nasıl oluyorsa Türkiye’de yaşanan birçok kadının dramına, sığınma evlerindeki rezaletlere vekillerimiz sonradan müdahil oluyorlar.
Gerekçeleri ise ayrı trajikomik bir cevap; Görmedim, duymadım, işitmedim...
Kadın hakları ile talepler o kadar çok ki... Sadece başa bağlanan başörtüsü ya da türban değil, kadınlarla ilgili mecliste tartışılması gereken konular.
Her konuda olduğu gibi kadınların sorunlarının çözüm yeri de parlamentodur. Sorunlarımızı anlatabilecek olanlar da elbette kadınlardır.
Bırakın sayıca çoğalalım. Hak ve hukukumuzu sadece 5 Aralık’ta değil, uygun zaman ve zeminde kendimiz arayalım...!