HABERTÜRK

45 saniye


07 Kasım 2009


"Sadece kırk beş saniye için kahraman olacaksınız. Süslü bir kadın televizyon ekranına çıkacak ve hüzünlü bir sesİe şehit olduğunuzu duyuracak. O kadar. Ölünce kahraman olacağını mı sanıyorsun? Annen üzülecek, baban üzülecek o kadar. Arkadan kardeşini vatan sağ olsun deyip tekrar askere gönderecekler.'
Nefes filminde yüzbaşının askerlerine nöbette uyumamaları için yaptığı bu konuşma bir tokat gibiydi.
Film, 2365 metre yükseklikteki Karabal Jandarma Karako-lu'nu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki kırk askerin hikayesini ve karakola yapılan baskını anlatıyor. Yani 93 yılında Karabal Kara-kol'unun yaşanmış gerçek hikayesi.
Filmi çok beğenen Orgeneral Baş-buğ'un görüşlerini okudum. Ardından rahat bir nefes aldım ve bastım bilgisayarın tuşlarına.

BEN UNUTMADIM

Başbuğ, "90'lı yıllarda şehirlerimizde güvenlik boyutlarını hatırlayın. Terörle mücadele zor, acı, kanlı. Çünkü bir noktada silahlı mücadele kolay değil. Bu filmin benim açımdan en önemli noktası 90'lı yılları yansıtması. 90'lı yıllarda bu tabloları gerçekten çok yaşadık. Çok çabuk unutuyoruz. Ama geçtiğimiz yıllarda da bazı büyük terör olaylarını yaşadık. Ama hiçbir zaman Türkiye'deki yaşadığımız terör olayları 90'lı yılların boyutunda değildir ve o noktaya tekrar geri dönemez. Bunlar bu şehitlerimizin sayesinde oldu, bunları hiç unutmayalım'' demiş.
Sayın Başbuğ'um ben unutmadım. Unutamadım.
1992 yılı, oğlum 3 aylık, biz görev nedeniyle Diyarbakır'dayız. Yaşam tedirgin. Dağdan gelen emir ile ke-penkler kapatılıyor. Tersine davrananların vay haline.
Elimde çocuk, Dağkapı semtindeki Orduevi'nden bebek maması almaya çıktım bir gün panzerler ile burun buruna geldim. Arkamdan "Yenge geri dön! Çabuk geri dön!" diye bir ses duydum. Geriye baktığımda orduevinde görevli albayın endişe içinde beni geri çağırdığını gördüm. Kepenklerin kapandığı bir gün olduğundan habersizdim. Dağkapı girişinde, bomboş sokaklarda üç aylık oğlum elimde, panzerlerle baş başa kaldığım günü nasıl unutabilirim?

SİZİ İÇİNE ÇEKİYOR

Askeri hastane bahçesi üzerine alçalan helikopterlerin gün aşırı bıraktıkları siyah torbalar içindeki şehit bedenleri nasıl unutabilirim? Subayları taşıyan otobüsün kentin göbeğinde teröristlerce tarandığını, bizim de güvenli olmadığı için şehirden hava üssüne taşınmak zorunda kaldığımızı nasıl unutabilirim? Aklıma o günlerle ilgili daha ne anılar düştü bir bilseniz...
Çok şükür o günler geride kaldı. Yine de ortada bitirilmesi şart olan bir kardeş kavgası var. Film o kadar gerçek ki sizi içine çekiyor.
Kaçırmayın... !