Türkiye’de eğitimle ilgili en ufak bir oynama çocuklarımızın hem yıllarına hem de geleceklerine mal oluyor. Veli olarak bu durumdan yıllar boyu bizler de muzdarip olduk, olmaktayız... Bakın 15 yıl önceki şurada dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ne demişti: “10 yıl sonra, tam gün eğitime geçilecek. Birleştirilmiş sınıflar kaldırılacak, mevcutları 30’un altına inecek. Öğretmensiz okullar kalmayacak, her öğrenciye en az bir yabancı dil öğretilecek.”
Ne güzel temenniler değil mi? Hem de bir devlet büyüğümüz söylüyor.
Bugün yıl 2010..
SUÇ KİMDEYDİ?
Mesut Yılmaz bu hoşgörülü düşüncelerini 1985’de dile getirmişti. Ama görüyorsunuz ki o gün için hoş, bugün için hala boş olan bu temenniler Türkiye Cumhuriyeti’nde hala hayata geçirilebilmiş değil.
Suç Mesut Yılmaz’da mı?
Tabi ki hayır.
15 yıldır köprünün altından kimler geldi, kimler geçti. Her gelen öncelik sırasına eğitim-öğretimi aldığından iş yap boz tahtasına döndü.
Kimileri fazla puan alabilsinler diye meslek liseleri ile oynadı, kimi Sayın Yılmaz’ın belirttiği gibi eğitimi hem tam güne hem de 12 yıla çıkarttı.
OKS’ler, SBS’ler, LGS’ler... Harflerin yerlerini değiştirmekle eğitim sistemini ne idüğü belirsiz garabet bir sistem haline getirmeyi başardılar.
Çarşamba günü 10 Kasım’dı, Atamızı andık. Kimileri “Atam Atam! Sen kalk da ben yatam” derlerdi. Hala diyenler var ise, diyeceğim şu ki; “Bırakın Atamız huzur içinde yatsın. Türk gençliğinin nasıl yerlerde süründüğüne, cehaletine, vurdum duymaz haline şahit olmasın.”
Şimdi de Eğitim-Sen’e göre 5 yıllık ilköğretimden sonra imam hatip okullarına yol açan düzenlemeler ya da kız okullarına olanak sağlayan uygulamalar hemen hayata geçirilse bile 13 yıllık zorunlu eğitim oldukça hayal gibiymiş.
Ne önemi var ki? Bir de 13 yılı deneriz. Hayaller ile yaşamaya nasılsa alıştık.
Yöneticilerimiz bol bol çocuk doğurun diyorlar.
Kobay olurlar fena mı?
Ya sonra...?
BU GENÇLERLE Mİ..?
Kobay gibi “xxx large” yetişen gençler bizi yönetmek için gün gelecek oy isteyecekler ya da başka makamlarda oturacaklar. Bakın Atatürk zamane gençleri için ne demiş; “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, ikbal nurusunuz. Yurdu asıl nura gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” (1922, Bursa)
Yıl 2010... Ve veli olarak soruyorum; “Bu gençlerden mi?”