12 Eylül darbesinin gerçekleştiği günü hatırlıyorum. Annem, babam ve dedemin, evimizin salonunda, televizyonun karşısında sessizce oturdukları 'o' gün, ben henüz 13 yaşındaydım.
11 Eylül gecesi olağan geçen bir günün ardından hepimiz odalarımıza çekilmiştik. Sabaha karşı salondan alışılmadık bir gürültü duyarak kalktığımı hatırlıyorum. Annemler gözlerini kırpmadan sabah sabah televizyon karşısında oturmuşlar, askeri kıyafetli adamı dinlemekteydiler.
Apartmanımızda o dönemde sadece bizim evde televizyon olduğundan komşular sık sık bize gelirdi. Olağanüstü bir durum olduğunu anladığımdan sokak kapısı çaldığında şaşkınlık yaşamadan koşup açmıştım. Karşı komşumuz çoluk çocuk bizim eve doluştular.
Ekrandaki asker kıyafetli adamın konuşması bitince kendi aralarında hararetli hararetli konuşmaya başlamışlardı. Konuşmaların ardından herkes sessizce evlerine dağıldığında rahmetli dedemin yanına oturmuş, neler olduğunu sormuştum.
O günkü çocuk aklımla anlatılanlardan pek bir şey anlamamış olsam da sonraki günlerde hayatımızın eskisi gibi olmamasından, olayın bütün ülkeyi ilgilendiren bir durum olduğunu kavramıştım. Babam eve her gün daha erken gelir, akşam gezmelerine gidemez olmuştuk. Hatta sokağa çıkmamız bile belli bir saatten sonra yasaklanmıştı. Fakat konuşmalardan anladığım kadarıyla ülke için o günkü şartlarda gerekli bir şeyler yapılmaktaydı.
Aradan tam 32 yıl geçmiş... Günümüz iktidarı ve insanları ise bugün 'o' günleri yargılıyor. Hatta 92 yaşındaki Kenan Evren'in mahkeme salonuna kafes içinde getirilmesini söyleyecek kadar ileri gidenler var.
Peki ya, 12 Eylül 1980 günü yaşanmamış olsaydı...?
Can güvenliği kalmadan sokaklarda dolaşamadığımız, sağcısının solcusunun birbirine girdiği, hükümetin etkisiz hale geldiği, cumhurbaşkanının bile seçilemediği bir dönem...
O günün şartlarında Türkiye nereye giderdi?
Bakın o günlerin köşe yazarları, 12 Eylül 1980 sonrası neler yazmışlar:
Güngör Mengi (Yeni Asır -18 Eylül 1980): 12 Eylül Harekatı, hedefine varacaktır. Devlet, rejim ve topluma hazırlanan tuzak mutlaka bozulacaktır.
Rauf Tamer (Tercüman -17 Eylül 1980): Kenan Evrenin söyledikleri (16 Eylül 1980 tarihli basın toplantısı) her hukukçunun, her profesörün, başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir. Öpüp öpüp başlarına koysunlar. Vazgeçtik istifalarından...
Oktay Ekşi (Hürriyet - 18 Eylül 1980): Evren Paşa, son derece ağır bir sorumluluk altına girmiştir. Bu, Türkiye'yi yıllardır bunaltan anarşi, terör ve bölücülüğü tam bir tarafsızlıkla kökünden kurutmak ve ülkemizi aydınlık ve huzurlu günlere tekrar kavuşturmak sorumluluğudur.
Metin Toker (Milliyet - 9 Kasım 1982): Bu anayasa (1982 Anayasası) reddedilirse uçtaki ışık kaybolacak, her şey yeniden tam karanlığa, yani meçhule girecektir.
Mehmet Barlas (Milliyet - 14 Kasım 1983): 12 Eylül'ü yapanlar sözlerini tutmuşlardır. 12 Eylül'ü destekleyen halk çoğunluğu da 1982 Anayasa referandumunda olduğu gibi topyekün sandık başına gitmiş, geçersiz oy kullanmamış ve bir sivil iktidara 6 Kasım günü destek vermiştir.