MANŞET TURKİYE

NE VARSA ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE VAR


20 Mayıs 2019

Size yaşanmış bir hikaye anlatacağım. Hem çok yeni ve hem de bilfiil yaşadığım imkansız gibi gözüken ama gerçek bir hikaye.

Babam aşağı yukarı bir aydır “Kalbim sanki kulağımda atıyor ve bu ses yüzünden uyuyamıyorum. Uykusuzluktan halsiz kaldım” şikayeti ile doktor doktor gezmekteydi. İzmir'de gitmediği özel hastane, kulak burun boğaz uzmanı, nörolog, kalp damar cerrahisi uzmanı anlayacağınız çalmadığı kapı kalmadı. Kimi kulağına iğne ile kortizon tedavisi uyguladı, kimi de “basınç odasına sokalım sizi” dedi. En sonunda ben “Baba, en iyisi İstanbul’a gel bir de buradaki doktorlara gözük” diyerek kendine bir takım özel hastanelerden randevular aldım.

Babamı muayene eden doktorların ortak tanısı; “Kulak içiniz yaşlanmış. Biz buna kulak çınlaması deriz. Üzgünüz bunun çaresi yok. Bu sesle yaşamaya alışın” oldu.

Bu arada babamın elinde her branşın istediği tetkikler mevcut. Hepsi mevcut tetkiklere bakarak bu sonuca vardılar. İnanın kulaklarımla duydum her bir doktorun söylediğini. Bir de babama antidepresan yazıp “Bunları alın şikayetiniz azalacak” dediler.

Ve babam uykusuz bir halde ve kulağındaki sesle son derece üzgün olarak gerisin geri İzmir’e döndü. Onu hiç bu kadar halsiz ve çaresiz görmemiştim.

Geçen hafta sonu annemle Çeşme’ye giderken Allah koruyor ve kaza yapmaktan son anda kurtuluyorlar. O sinir bozukluğu içinde her zaman gittikleri Dalyanköy'deki Balıkçı Emin’e gidiyorlar. Emin bey babamı görür görmez; “Ekmel abi neyin var, çok kötü gözüküyorsun” diyerek koşup geliyor. Babam da rahatsızlığını, olanı biteni eski dostuna sırasıyla anlatıyor.

Emin bey; “Ege Üniversitesi'nde çok iyi bir kulak, burun, boğaz uzmanı profesör arkadaşım var, size telefonunu vereyim. Hatta şimdi arayalım” diyerek telefona sarılıyor. Tam da o sırada bahsettiği profesör restorana girmez mi… Hani derler ya “İyi olacak hastanın doktor ayağına gelecek” diye. Neyse, babamla tanışıyorlar ve tek tek babamın şikayetlerini dinliyor, sonra da:

“Size hemen beyne giden damarlarınızın görülebileceği ilaçlı MR çekilmesi lazım diyerek, Ege Üniversitesi’nden pazartesiyi salıya bağlayan gece 00.45'e randevu alabiliyor. Çekilen MR sonucunu görür görmez heyet toplanıyor ve babamın acil ameliyata alınması gerektiği kararını alıyorlar. Meğer babamın beyne giden kulağının arkasından geçen damarlarda fistül oluşmuş. Ondan “Kalbim sanki kulağımda atıyor” diyor ve  gün be gün eriyormuş. Ameliyathaneye alındığında bir de ne görsünler; Fistülün orası damar yumağı olmuş ve hatta kanamaya başlamış. Başarılı geçen ameliyatın sonunda babam şimdi evinde dinlenmekte. Kulağının çınlaması ve dolayısı ile gelen bütün rahatsızlıkları sona erdi.

Yaşayacak ömrü varmış ki annemle Balıkçı Emin’e gitmişler. Tesadüf eseri bahsi geçen doktor o an kapıdan girmiş ve gerisi de çorap söküğü gibi gelmiş.

Bütün bu yaşadıklarımızdan sonra anladım ki ne varsa üniversite hastanelerinde var. Gerçek ve tüccar olmayan doktorlar oradalar ve görevlerini hakkı ile yapmaktalar.

Özel hastaneler olmuş ticarethane…Haybeye yaşıyoruz bu dünyada.

Kimlere emanet ediyoruz sağlımızı?

Kaynak: https://mansetturkiye.com/ne-varsa-universite-hastanelerinde-var-48yy.htm