HABERTÜRK

Diyanet İşleri Başkanı ‘medreselere gidin’ dedi!


07 Aralık 2018

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Mardin’de üniversite öğrencileri ile buluştu. İl Müftülüğü’nde gençlerle biraraya gelen Erbaş, kapıda kendisini Türk bayrakları ile karşılayan 4-6 yaş arası Kuran kursu öğrencileriyle fotoğraf da çektirdi.

Burada gençlere hitap eden Erbaş “Bizim Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en önemli işimiz bilgiyi, doğru bilgiyi, sağlıklı bilgiyi insanımıza milletimize ulaştırmaktır. Yapmış olduğumuz faaliyetlerin en önemlisi budur diye düşünüyorum. Çünkü Kuran ilk inen ayetleri ile bunu bize anlatıyor. ‘Oku, rabbinin adı ile oku.’ İlk gelen ayetlere baktığımızda orada okumaktan, öğrenmekten, öğretmekten, bilgiden, kalemden bahsediyor. Bu ne demektir? İslam ümmettin çocuklarının elinden kalem ve kitap eksik olmayacaktır demektir” dedi.

FOTO:İHA - Erbaş, Mardin'de üniversite öğrencileri ile buluştu.

FOTO:İHA – Erbaş, Mardin’de üniversite öğrencileri ile buluştu.

’20 MİLYON KİŞİ KULAKTAN DOLMA DİNİ BİLGİLER ALIYOR’

Vatandaşların dini bilgiyi nereden aldıklarına yönelik bir araştırma yaptırdıklarını anlatan Erbaş, 20 milyon kişinin dini bilgileri kulaktan dolma öğrendiğini ifade ederek, şunları söyledi: “Yapılan araştırmalar önümüzde sokaktaki vatandaşlara sorulduğunda temel dini bilgilerinizi nerden aldınız diye sorulduğunda yüzde 5'ten, şimdi yüzde 15'lere çıktı. İmam Hatip Liseleri ve ilahiyat fakültelerinden yani örgün din, dini yetimi ile din eğitimi alanların oranı şu an yüzde 15'te. Peki bu kalan yüzde 85 din eğitimini nerden alıyor? Bunun da yüzde 50'si kadarı yaz Kuran kurslarından. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camilerde yaz tatilinde verdiği iki aylık programlardan ilki dersleri alıyor. O yüzde 85'in geriye kalan diğer yüzde 50'si ise temel dini bilgileri nerden alıyor? Kulaktan duyma bilgilerle alıyor. Araştırma önümüzde. Bu az bir rakam değildir. Yani nereden baksanız bu rakam 20 milyonu aşan bir nüfustur. İçinde gayrimüslimleri saymıyoruz ya da kendisini Müslüman olarak tanımlamayan kişileri koymuyoruz bunun içerisine. Zaten onlar için de böyle bir şeye gerek yok. Ama kendisini Müslüman olarak tanımlayan insanlardan nereden baksanız en az 20 milyon kadarı kulaktan dolma dini bilgiler alıyor. Gerçekten bizi sıkıntıya sokan bir şey”

FOTO:AA

FOTO:AA

MEDRESE ÖRNEĞİ!

Başkan Erbaş, doğru dini bilgi öğrenmek için ise dikkat çeken şu açıklamayı yaptı “Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri, medreseler ve İmam Hatip Liseleri olarak doğru dini bilgilerle insanları donatmazsak, yaşadığımız olayları görüyorsunuz. O doğru dini bilgiyi bizim insanımızda ulaştırmamız gerek. Bunun için elbirliğiyle çalışacağız, bu etkinlikleri de programları da çoğaltacağız, işbirliğimiz artacak.” Ali Erbaş’ın 3 Mart 1924 tarihinde Ulu Önder Atatürk tarafından Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapatılan ‘medreseler’ tanımı ile neyi kast ettiği ise anlaşılamadı.

DAHA ÖNCE DE MEDRESE DEDİ!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş geçtiğimiz Eylül ayında Bitlis’te yaptığı bir konuşmada da akademiyle medresenin birbirinden ‘istifade' etmesini istemişti. Başkan Erbaş, “Medrese akademiden, akademi medreseden istifade etsin. Yani bu şekilde daha güzel ilmi faaliyetlere adım atılmış olsun” demişti.

FOTO:İHA - Erbaş, Mardin'de Vali ve Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mustafa Yaman'ı da ziyaret etti.

FOTO:İHA – Erbaş, Mardin’de Vali ve Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mustafa Yaman’ı da ziyaret etti.

MEDRESE NEDİR?

Medrese sözlüklerde “Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı” olarak tanımlanıyor.. Medrese kelimesi Arapça ders kökünden geliyor. Medreselerde ders verenlere “müderris”, onların yardımcılarına “muid”, okuyanlara “danışmend”, “softa” veya “talebe” adı veriliyor.

TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU VE MEDRESELERİN KALDIRILMASI Türkiye’de ise medreseler 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kaldırılmıştı.
Milli Eğitim Bakanlığının sitesinde yer alan bilgide ise bu kanun için şu ifadeler geçiyor; “Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, diğer kurumlar gibi eğitim kurumları da büyük bir çöküntü içinde idi. Osmanlı Devleti’ndeki eğitim kurumları olan medreseler, Kuruluş ve Yükseliş dönemlerinde gerek eğitim kadrosu, gerekse programları bakımından çok ileri bir seviyedeydi. Fakat 17. yüzyıldan itibaren, devletin diğer kurumlarındaki gerilemeye paralel olarak eğitim kurumları da geriledi. Devletin yıkılışını önlemek amacıyla yapılmaya başlanan yenilikler çerçevesinde, eğitim kurumları da yeniden düzenlendi. 18. yüzyılın sonlarında ordunun subay, teknik eleman ve doktor ihtiyacını karşılamak üzere, çağın gereklerine uygun okulların açılmasına başlandı. Tanzimat Dönemi’nde, askerî okullardan başka, Avrupa’dakilere benzer modern eğitim kurumları açıldı. Medrese ve modern devlet okulları dışında, kendi dillerinde eğitim yapan azınlık ve yabancı okulları da vardı. Bu okullarda okutulan farklı dersler sebebiyle ayrı duygu ve düşünce, değişik kültür ve davranışa sahip insanlar yetişti. Bu uygulama, ülkede millî kültürün gelişmesine büyük ölçüde engel olmaktaydı. Bu sebeple millî bir kültür oluşturulamıyordu.

Kurtuluş Savaşı’nın amacı millî birliğin sağlanması ve çağdaşlaşma olduğu için, Osmanlı eğitim sistemi devam ettirilemezdi. Daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal, eğitim konusunda da çalışmalara başlamıştı. 16 Temmuz 1921’de yaptığı bir konuşmada millî kültürün önemi ve gerekliliğinden bahsederek, eğitim ve kültür konusundaki bölünmüşlüğün kaldırılmasını savundu. Osmanlı Devleti’nde var olan, mektep-medrese ayrımının kaldırılacağını söyledi. Eğitimin yaygınlaştırılarak bilgisizliğin yok edilmesi gerektiğini vurguladı.

 

Büyük zaferden sonra çağdaş bir eğitim sisteminin kurulması için düşündüklerini uygulamaya koydu. Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu kanunla, medreseler kaldırıldı ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içindeki bütün okullar, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Böylece eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanması ve eğitimin millî bir nitelik kazanması sağlandı.

2 Mart 1926’da maarif teşkilâtı hakkındaki kanun kabul edildi. Bu kanunla lâik eğitime uygun, ilk ve ortaöğretim programlan belirlendi. Eğitim hizmetleri, modern bir hâle getirildi. Bundan sonra millî ve lâik eğitimi yaygınlaştırmak için, hızla ilkokullar, ortaokullar, liseler ve yüksek okullar açıldı. Bunların yanı sıra meslek okulları da açıldı. İlkokul zorunlu hâle getirildi.  Eğitim ve öğretimde çağdaş ülkeler seviyesine çıkmak için yeni programlar geliştirildi. Atatürk, Türkiye’de millî eğitimin kuruculuğunu da yapmış oldu.”